Omeraga 26 Mart 2021, 11:42
Ömer Ağa Konağı
Afşin’in Pınarbaşı Mahallesi’nde, ilçenin en eski muhitlerinden birinde yer alan ve Dulkadiroğulları Beyliği döneminde, 1430’lu yıllarda Nasureddin Mehmed Bey zamanında inşa edilen Ömer Ağa Konağı, Afşin’de günümüze kadar tespit edilen tüm tarihi evler arasında en eskisi olma özeliliğine sahiptir. Uzun bir dönem Mehmed (Muhammed) Ağa’nın Evi, Ağaların Evi olarak adlandırılan konak, Hacıismailoğulları hanedanına aittir. Afşin için çok özel bir öneme sahip olan bu tarihi iki katlı yapı, son yüzyılda hanedandan günümüze sırasıyla önce Afşin’in ilk belediye başkanı Mehmed Ağa’ya, ondan oğlu Ömer (Ağa) Akkaya’ya, ondan da oğlu Kemal Akkaya’ya intikal etmiş ve günümüzde Ömer Ağa Konağı olarak anılmaya başlanmıştır.
Osmanlıların son döneminde, Afşin’in ilk belediye başkanı Hacıismailoğulları hanedanından Mehmed (Muhammed) Ağa’ya ait olan bu iki katlı tarihi yapı, yaşı 80 ve üzeri olan her Afşinlinin hatıralarında mutlaka yer edinmiştir. Efsus’ta, 1910 yılında belediye teşkilatı kurulunca, ilk reislik vazifesi, halk arasında saygın bir yer edinmiş olan Hacıismailoğlu Mehmed Ağa’ya tevdi edilmiştir. Konak, zorlu vatan müdafaası döneminde ve dahi Kurtuluş Harbi’nde karargah olarak kullanılmıştır (Fotoğraf 1).
Sultan Abdulaziz Tarafından 1873’te Konağın O Dönemdeki Sahibi Seyyid Mehmed Oğlu İsmail’e Cüzhanlık Vazifesi İçin Gönderilen Berat
- yüzyıl padişahlarından Sultan Abdülaziz tarafından, Afşin Ashab-ı Kehf Külliyesi’nin cüzhanlarından Seyyid Mehmed oğlu Mehmed’in vefatı üzerine, bu görevin yapılan imtihan neticesinde Mehmed oğlu İsmail’e verildiğini belirten ve sultanın tuğrasını taşıyan bir berat gönderilmiştir. Konağın son sahibi Kemal Akkaya, Seyyid Mehmed oğlu İsmail’in babasının dedesi olduğunu ifade etmekte ve Sultan Abdülaziz tarafından dedelerine gönderilen bu beratın özenle saklandığını belirtmektedir. Konağın o dönemdeki sahibi Seyyid Mehmed oğlu İsmail’e Hicri 22 Recep 1290, Miladi 15 Eylül 1873 tarihinde gönderilen bu belgede aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
“Padişahın vakıflarından Maraş'ın Elbistan kazasının batısında yer alan Efsus şehrinde vaki Ashabü’l-Kehf'de on akçe gündelik ile cüzhanlık vazifesi yapan Es-Seyyid Mehmed oğlu Mehmed'in vefatıyla bu kadronun boşalması üzerine, yapılan imtihan neticesinde ehliyetli olduğu görülen, yukarıda adı geçen şahsın oğlu Es-Seyyid İsmail'e, görevinde ihmallik ve tembellik göstermemesi şartıyla 22 Recep 1290 tarihinde bu görevin verildiğine dair padişahın tuğrasını taşıyan berattır.” (Fotoğraf 2).
Termik Santral’in faaliyette olduğu 1980’li yılların başında, santralde çalışan Amerikalı tarih meraklısı bayan bir mühendis, konak sahibinin müsaadesiyle, konağın ahşap döşemelerinden küçük bir numuneyi memleketinde inceletme fırsatı bulmuş ve neticede konağın ahşaplarının en az 550 yıl öncesine ait olduğunu tespit etmiştir. Buradan yola çıkarak konağın bundan yaklaşık 590 yıl önce 1430’lu yıllarda Dulkadiroğulları Beyliği’nin 1398-1443 yılları arasında yaklaşık 45 yıl hükümdarı olan Nasureddin Mehmed Bey zamanında yapıldığı söylenebilir. Konağın muhtelif yerlerinde kullanılan devşirme taşlar ve bu taşlara üzerindeki süslemeler, konağın Dulkadirliler zamanında yapıldığının kuvvetli kanıtları arasındadır. Dulkadiroğulları zamanında yapılan konak, Osmanlıların belirli dönemlerinde onarıma tabi tutulmuş ve Osmanlı döneminin zengin kalem işi süslemeleriyle daha da zenginleştirilmiştir. Pınarbaşı Mahallesi’nde bulunan Ömer Ağa Konağı iki katlı, ahşap tavanlı ve avlulu taş konaklar sınıfına dahildir ve bu plan özelliğiyle Afşin ve çevresinin en eski evi olma özelliğine sahiptir. Konağın duvarları, kesme, yontma ve devşirme taşlar ile inşa edilmiştir.
Tarihi Ömer Ağa Konağı, Afşin Kaymakamlığı ve Afşin Belediyesi iş birliğiyle 2017 yılında restore edilmiş, Afşin’in kültürel ve etnografik değerlerinin sergilendiği bir kent müzesi hüviyetiyle, kültür turizmine kazandırılmış ve Kültür Varlıklarını Koruma Genel Kurulu tarafından tescillenerek koruma altına alınmıştır.
Birinci Kat
Üst kata, ilk yedi basamağı taş ve mermer, son on dört basamağı aslına uygun bir şekilde yapılmış ahşap olmak üzere toplam yirmi bir basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Balkon olarak da nitelendirebileceğimiz giriş kısmı, üstten eliböğründelerle, alttan ise ahşap dikmelerle desteklenerek sağlamlaştırılmıştır. Balkon beş gözlü ve revaklı ahşap döşeme ile çevrelenirken tavan kirişleri dalgalı hatlarla süslenerek şık bir görünüm kazandırılmıştır (Fotoğraf 3).
Birinci kata giriş doğu ve kuzey istikametine bakan iki kapı ile sağlanır. Batıya bakan ve birinci katın cümle kapısı olma niteliğine sahip olan ahşap kapı, dikdörtgen çerçevelidir. Cümle kapısının kuzey tarafında iki, güney tarafında ise bir adet pencere yer alır. Pencereler ortada bir bingi ile çift kanatlı hale getirilmiş ve altı bölmeden oluşturulmuştur (Fotoğraf 4).
Kuzeyde bulunan ve tarihi açıdan son derece önem arz eden ikinci kapı da dikdörtgen çerçeveli ve basık kemerlidir. Basık kemerin üzeri devşirme malzemelerle süslenmiştir. Basık kemeri oluşturan ve üç parçadan oluşan bu taşlardan soldakinin üstünde bir adet başak, ortadakinin üstünde bir adet başak ve başağın her iki yanında iki adet altı köşeli yıldız ve sağdakinin üstünde soldakinde olduğu gibi bir adet başak motifine yer verilmiştir (Fotoğraf 5). Sade ve son derece şık bir görünüme sahip olan kapı, en dışta tek yönlü koyu yeşil ve açık kahverengi çiçek motifleri, ortadan ok ucu şeklindeki açık kahverengi, yeşil ve beyaz renklerdeki geometrik geçmeler ve en içte koyu kahverengi zemin üzerine beyaz zikzaklarla oluşturulmuş toplam üç bordürle kuşatılmıştır. Oldukça sade bir şekilde ele alınan ahşap kapının üst kısmı, ana renkleri yeşil ve kahverenginin tonları olan çeşitli bitkisel süslemelerle kompoze edilmiştir. Tam ortada büyük bir lale ile laleyi tüm kollardan çevreleyen dallardan oluşan bu kompozisyon, yapıya büyük bir zarafet kazandırmıştır (Fotoğraf 6).
Sade bir şekilde inşa edilmiş olan konağın birinci katının cümle kapısından içeri girildiğinde, zemin katta olduğu gibi tavan ve kapıların tamamı ile duvar döşemelerinin büyük bir kısmında ahşap malzeme kullanıldığı görülür. İç mekan kuzey, doğu ve güneydoğu yönlerinde büyüklükleri birbirinden farklı üç bitişik oda ile birbirinden ayrılmıştır. Her üç odanın tavanı doğu-batı yönünde büyük kirişlerle desteklenerek örtü sisteminin daha sağlam olması sağlanmıştır. Güneydoğuya bakan en sağdaki dikdörtgen planlı odanın tavan ve duvar döşemelerinde bitkisel süslemelere yer verilmeyerek sadece tavan kirişleri dalgalı hatlar ile hareketlendirilmiş, odanın güneybatı cephesine bir pencere konularak iç mekanın aydınlanması sağlanmıştır (Fotoğraf 7).
Ortada yer alan ve sağdaki odadan nispeten daha büyük olan odanın ahşap tavanında ve duvar döşemelerinde sağdaki odada olduğu gibi herhangi bir süslemeye yer verilmemiş sadece tavan kirişlerinde dalgalı hatlar kullanılarak ortamın görüntüsüne bir zarafet katılmıştır. Ayrıca, ortadaki odanın kuzey cephe duvarına küçük bir dolap nişi ile büyükçe ve kemerli bir ocak nişi yerleştirilmiştir (Fotoğraf 8).
Konağın en büyük, en gösterişli ve süsleme açısından en zengin odası, hiç şüphesiz kuzey yönünde ve sol tarafta bulunan dikdörtgen planlı odadır (Fotoğraf 9). Büyüklüğünden ve görkeminden dolayı misafir odası olduğu anlaşılan odanın kuzey ve kuzeybatı yönündeki duvarına üç adet pencere ile güney ve doğu ve güneydoğu cephelerindeki duvarların orta kısımlarına denk gelecek yerlere kare şeklinde, sivri kemerli, sade görünümlü iki adet dolap nişi yerleştirilmiştir (Fotoğraf 10). Ömer Ağa Konağı’ndaki en göz alıcı detayları, işte bu misafir odasının tavanının tamamını, duvarlarının da yaklaşık üçte ikisini kaplayan ahşap döşemeler üzerinde yer alan ve göreni adeta büyüleyen süslemeler oluşturur. Ahşap tavanın tamamını oluşturan kirişler ile duvar döşemeleri üzerine nakşedilen narlar, laleler, palmetler, rumiler ve bitkisel motiflerden oluşan kompozisyonlarda, 1400’lü yıllardaki Dulkadirli Türkmenleri ile 1600’lü ve 1700’lü yıllarda Osmanlılarda görülen bezeme sanatının karma etkilerine rastlanır (Fotoğraf 11). Tüm süslemeler, genel olarak zengin kalem işi tekniği ile kökboyası kullanılarak realist üslupta işlenmiştir. Çiçek ve bitkisel motiflerde kahverengi, kızıl, yeşil ve beyazın farklı tonlarına yer verilmiştir. Tavan ve yan döşemeler ile kirişlerin zıt yönlü kızıl ve yeşil gibi farklı tonlarda boyanması ve her üç zeminde yine farklı renkler ve şekillerdeki çiçek motifleri ve geometrik motiflerle dekore edilmesi, üstelik buna duvarların da dahil edilmesiyle, tavan ve duvarlardaki ahengi artırılmış ve odada görsel bir şölen havası meydana getirilmiştir (Fotoğraf 12).
Konak genelinde kullanılan tüm motifler, bu tarihi eve harikulade bir hareketlilik ve canlılık kazandırmış ve yapının monotonluğunu büyük ölçüde gidermiştir. Aynı zamanda tavandaki, duvar döşemelerindeki ve birinci katın kuzey kapısındaki motifler arasında mükemmel bir uyum ve bütünlük hakimdir (Fotoğraf 13). Onca geçen zamana karşın, canlı ve göze hoş gelen motiflerle dekore edilen ahşap malzemeler genel itibariyle pek deformasyona uğramamışlardır. Deformasyona uğrayanlar ise 2017 yılında yapılan restorasyonda büyük bir ustalıkla yenilenmiş ve hünerli eller tarafından çizildiği anlaşılan bu güzelim süslemeler arasından renk kaybına uğramış olanlar, aslına uygun bir şekilde yeniden boyanmıştır.
Zemin Kat
Zemin kata, taş ve mermer malzeme kullanılarak sonradan yapılmış birkaç basamaklı merdivenle ulaşılır ve giriş dikdörtgen çerçeveli ve ahşap bir kapıdan sağlanır (Fotoğraf 14). Kapının üzeri basık kemerlidir ve kemerin iç kısımda kalan bölümü, birinci katın kuzey cephesinde bulunan kapının kemer kısmında olduğu gibi, üzerinde çeşitli motifler bulunan ancak üst kattaki kapının kemerinden farklı olarak devşirme yekpare tek bir taş üzerine oyulan süslemelerle dekore edilmiştir (Fotoğraf 15). Oyma, kakma ve kabartma tekniğinin yoğun bir şekilde uygulandığı geometrik süslemeler, üstten ve alttan gösterişli zikzak şeklindeki bir bordür ile kuşatılmıştır. Bordürler arasına, ortada büyük bir başak (Fotoğraf 16) ve başağın her iki yanına iki adet sekiz kollu yıldız (Fotoğraf 17) ile yine iki adet dairesel madalyon şeklinde tasvir edilen altı köşeli yıldız (Fotoğraf 18) yerleştirilmiştir. Ayrıca, sekiz kollu yıldızların her iki yanına gülbezekler işlenmiş ancak sağdaki gülbezek kısmen, soldaki ise tamamen tahrip olmuştur.
Zemin kat iki bölüm halinde düzenlenmiştir. Bir seki ile girişten ayrılan zemin katın hemen karşısına düşen dikdörtgen planlı ilk odanın doğu cephesinde iki adet pencere kullanılmış ve böylelikle iç mekanın aydınlanması sağlanmıştır. Zemin katın doğu duvarında ayrıca bir adet ocak nişine yer verilmiştir (Fotoğraf 19). Odada iki adet doğu cephede, bir adet de güney cephede bulunmak üzere toplam üç adet dolap nişi bulunur. Belli ki zemin katın orijinalinde yer alan eksik ahşap nişler tamamlanmış, tozlama ve eskitme işlemiyle aslına uygun bir hale getirilmiştir (Fotoğraf 20).
Tavan süslemelerinde yoğun kalem işi bitkisel kompozisyonlar ile kısmi geometrik süslemeler hakim kılınarak çeşitli çiçekler ve bitkisel motiflerden oluşan süslemelerle estetik bir görünüm kazandırılmıştır. Kirişlerin altında kalan düz ahşap döşemede nar ve bitkisel motifler tercih edilirken, enine sıralanan kişilerde palmetler ve rumi karakterli bitkisel çiçek motiflerine yer verilmiştir. Döşeme ve kirişlerde kahverenginin çeşitli tonları kullanılırken motiflerde beyaz, yeşil, kızıl ve kahvenin farklı tonları kullanılmış ve böylelikle tavanda ahenkli bir renk cümbüşü oluşturulmuştur. Üzerlerindeki tüm desenler kendi renklerinde yeniden boyanmış, küçük dokunuşlarla solgun çiçeklerin adeta yeniden açması sağlanmıştır (Fotoğraf 21).
Zemin katın güneyinde bulunan ve çok daha büyük olan ikinci oda, girişte bulunan ilk oda ile benzer şekilde tasarlanmış ve dekore edilmiştir. İlkinden farklı olarak ahşap örtü sistemi boyuna dört büyük ahşap kirişle, kirişler de ikisi payandalı olmak üzere yine toplam dört ahşap ayakla desteklenerek yapının sağlamlığı artırılmıştır. Ahşap tavan sade tutulurken, kirişlere dalgalı bir görünüm kazandırılmış ancak bitkisel ve geometrik süslemelere yer verilmemiştir (Fotoğraf 22). Odanın doğu, güney ve kuzey cephelerine açılan toplam üç adet pencere ile iç mekanın karanlık kalması önlenmiş ve duvarlara çeşitli eşyaların muhafazası için farklı yönlerde toplam dört adet dolap nişi kullanılmıştır. Bu nişlerden ahşap olanı, tıpkı diğer odadaki dolapta olduğu gibi, tozlama ve eskitme işlemine tabi tutularak ve üzerindeki bitkisel motifler orijinaline en uygun şekilde yeniden boyanarak fevkalade bir görünüm kazandırılmıştır. Odada ayrıca biri batı, diğeri güneybatı yönünde olmak üzere iki adet ocak nişine yer verilmiş ve böylelikle hem işlevsel hem de görsel olarak odaya bir zenginlik katılmıştır (Fotoğraf 23).
Avlu
Kareye yakın dikdörtgen planlı olarak ele alınan yapının avlusuna giriş, batı yönünde yerleştirilen, çift kanatlı ahşap bir kapıdan sağlanır. Her ne kadar konağın daha önce bir avlusu vardı ise de yoğun yapılaşmadan dolayı zamanla konağın önü daralmış ve bir müddet sonra da avlu tamamen ortadan kalmıştır. Orijinal avlu, zaman içerisinde işlevini kaybetmiş ve restorasyonlar sırasında 7 x 11 metrekarelik mevcut alan dahilinde aslına uygun bir şekilde yeniden düzenlenmiştir. Çokgen görünümlü avlunun sağ köşesine bir güvenlik kulübesi dahil edilmiştir. Orijinal avlu ile yolun birleştiği yerde daha önceleri civarda oturanların su ihtiyacını karşılayan Bizans dönemine ait bir su kuyusu mevcut idi. O da günümüze ulaşamayan detaylar arasındadır (Fotoğraf 24).